Aile şirketlerinde görev alan tüm yöneticilerin, satış sözleşmeleri söz konusu olduğunda herhangi bir olası ihtilaf veya sorunu henüz meydana gelmeden engelleyebilmek için ilgili sözleşmelerin hazırlanması ve icrası esnasında gerekli özeni göstermesi ve hukuki destek alması önerilmektedir. Satış sözleşmeleri hem ticari hem de günlük hayatta oldukça fazla karşılaşılan sözleşme türleridir. Bir internet sitesi üzerinde veya markette yapılan alışverişten, konut ve arsasatışına, tedarik mallarının satın alınmasından bir yemek siparişine kadar çoğu işlemde farkında olarak veya olmayarak satış ilişkisi kurulmaktadır. Genel anlamıyla satış sözleşmeleri taraflardan birinin bir ürünü teslimi, diğer tarafın ise bu ürün bedelini karşı tarafa ödemesi hakkında anlaşmaya vardığı sözleşmelerdir.
Satış sözleşmeleri Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) kapsamında düzenlenmiş ve şu şekilde tanımlanmıştır:
“Satış sözleşmesi, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.”
Satış sözleşmeleri, satışa konu malın türüne, ödeme yöntemine veya sözleşmenin şekline göre farklı şekilde sınıflandırılabilmektedir. Bu doğrultuda öncelikle satışa konu malın taşınır veya taşınmaz olması niteliğine göre ayrım yapılarak incelemenin uygun olacağı görüşü ile yazı dizimizin bu bölümünde satış sözleşmelerini taşınmaz satışları kapsamında değerlendirmiş bulunmaktayız. Bir sonraki sayımızda taşınır satış sözleşmeleri konusunda detaylı incelemelerimizi dikkatinize sunuyor olacağız.
Keyifli okumalar dileriz.
A. Tanım ve Taşınmaz Satışlarının Konusu
Taşınmaz satışı kavramı, TBK’da açıkça tanımlanmamıştır. Taşınmaz satışının doğrutanımını yapabilmek için öncelikle neyin taşınmaz olarak tanımlandığını incelemek uygun olacaktır. Türk Dil Kurumu kaynaklarına göre taşınmaz “Ev, tarla vb. taşınamayan mülk, gayrimenkul” olarak tanımlanmakta olup, Türk Medeni Kanunu (“TMK”) madde 704’e göre “arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler” taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturmaktadır.
· Arazi; yeryüzü parçası, toprak, yer olarak tanımlanabilir. Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde hava ve altındaki katmanları da kapsamaktadır. Arazi üzerinde yer alan bitkiler, yapılar ve kaynaklar, yasal sınırlamalar saklı olmak kaydıyla, arazinin kapsamına girmektedir.
· Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kişiler yararına tanımlanan haklarıdır. Bu haklarüst hakkı ve kaynak hakkıdır. Üst hakkı, başkasına ait bir arazinin altında veya üzerinde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyet hakkıdır. Bu hakkın sürekli nitelikte olduğunun kabulü için en az otuz yıl için kurulmalıdır. Bağımsızlık niteliği ise, bu hakkın bir başkasına devri konusunda üzerinde herhangi bir kısıt bulunmaması anlamına gelmektedir. Üst hakkı herhalükarda 100 yıldan uzun kurulamayacaktır. Kaynak hakkı ise, arazi altındaki yer altı sularına ilişkin mülkiyet hakkının bir başkasına devri ile sağlanan haktır. Her iki hak da tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya tıpkı bir taşınmazmış gibi yazılmaktadır.
· Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler, en sade anlatımı ile binalarda yer alan, ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli her bir işyeri, apartman dairesi, depo, mahzen vb. alanları tanımlamaktadır.
Önemli Not: Taşınmaz tanımına uygun olsa dahi kamu malı niteliğindeki taşınmazlar satış sözleşmelerine konu edilemez. |
B. Şekil
TBK uyarınca taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi şarttır. Kural emredici nitelikte olup değiştirilemez ve esnetilemez. Resmi şekil ise Tapu Kanunu’nda “taşınmaz satışı sözleşmesinin geçerlilik şartı olan resmi şekil, tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri tarafından yerine getirilecektir” şeklinde açıklanmıştır. Taşınmaz satış sözleşmeleri taraflar ve sözleşmeyi hazırlayan tapu sicil müdürlüğü görevlileri tarafından imzalanır ve tapu sicil müdürü veya görevlendirilen memur tarafından onaylanır. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için yalnızca tapu sicil müdürlüğünün onayı yeterli değildir, sözleşmenin tapu sicil müdürlüğü görevlilerince düzenlenmesi de gerekmektedir. Bu prosedür geçerlilik şartı olup, başkaca bir yolla düzenlenen taşınmaz satış sözleşmeleri geçersiz sayılacaktır.
Taşınmaz satış sözleşmeleri, bizzat taraflarca veya tarafların temsilcileri/vekilleri vasıtasıyla da imzalanabilecektir. Temsil ve vekalet ilişkisinin kurulması, taşınmaz satış sözleşmelerinin tabi olduğu şekil şartına tabi değildir.
Önemli Not: Taşınmaz satışı için düzenlenecek vekaletnamenin genel vekaletname niteliğinde olmaması ve içeriğinde özellikle taşınmaz alım-satım işlemlerine ilişkin vekalet verildiğinin açıkça yer alması gerekmektedir.
Öte yandan taşınmaz satışı için hazırlanacak vekaletnamelerde olası riskleri minimize etmek adına alımı veya satımı yapılacak taşınmaz bilgilerinin ayrıntılı olarak yazılması (ada, pafta, parsel gibi) ve vekaletnamenin ihtiyaç olan süre ile sınırlanarak verilmesini önermekteyiz. |
Yeni Düzenleme: Noter Huzurunda Taşınmaz Satışı
28 Haziran2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile Tapu Müdürlüğü’ne ilaveolarak noter huzurunda da taşınmaz satış işlemlerinin gerçekleştirilebileceğine ilişkin yeni bir düzenleme getirilmiştir. Yeni sistemde, alıcı ve satıcıların tapu müdürlüğüne gitmeden, online randevu ile herhangi bir notere giderek satış sözleşmesinin burada düzenlenmesi, noterlik tarafından online veri tabanı üzerinden tapu sicil müdürlüğüne bildirimin sağlaması ve satışın yine elektronik ortamda tescilinin sağlanması ile taşınmaz satış işlemleri gerçekleştirilecektir. Böylelikle tapu sicil müdürlüklerindeki iş yoğunluğu noterler ile bölüştürülecek, alıcı ve satıcılara ise herhangi bir noterden işlemlerini gerçekleştirmesi kolaylığı sağlanmış olacaktır. Bu düzenleme henüz uygulamaya geçirilmemiş olup sistemin yürütülebilmesi için Adalet Bakanlığı tarafından geliştirilmesi gereken bilişim uygulamalarının hayata geçirilmesi ve bu sistemin faal olduğunun Bakanlık internet sitesinden duyurulması beklenmektedir.
C. Paylı Mülkiyet ve Taşınmazlara İlişkin Diğer Sözleşmeler
i. Paylı Mülkiyet
Paylı mülkiyetya da diğer adıyla müşterek mülkiyet, bir eşyanın tamamında birden çok kişinin mülkiyet hakkına sahip olmasını ifade etmektedir. Paylı mülkiyetten bahsedebilmek için en az iki kişinin, aynı eşya üzerinde, belirli oranlarda ve aynı anda mülkiyet hakkı bulunmalıdır. Paylı mülkiyete konu eşya bölünmemiş olmalıdır, mülkiyete konu farklı bölümlerin farklı kişilere özgülendiği durumlarda artık paylı mülkiyet konusu olmayacaktır.
Paylarının oranı belirlenen her malik bu oranlarda hak ve yükümlülüklere sahip olmaktadır. Kural olarak paylı mülkiyete konu mal bölünemese de eşyaya özgü bazı hak ve yükümlülükler bakımından bu kural geçerli olmamaktadır. Paydaşlar, bölünebilen hak ve yükümlülüklerden payları oranlarında, bölünemeyenler için ise birlikte sorumlu olacaktır.
Önemli Not: Paylı mülkiyet sözleşme veya miras yolu gibi bir hukuki işlem, mahkeme kararı veya kanun vasıtasıyla kurulabilmektedir. |
ii. Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi
Bu sözleşmeler, satışı gerçekleşecek bir taşınmaz için “ön sözleşme” niteliğitaşımaktadır. Taraflar, henüz tapuda satış sözleşmesi ve mülkiyetin devri aşamasına gelmemiş olmakla birlikte ileriki bir tarihte sözleşmenin kurulacağı yönünde birbirlerine taahhüt vermektedirler. TBK madde 237 uyarınca taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri resmi şekilde düzenlenmedikçe geçerli kabuledilmeyecektir. Bu tür sözleşmeler iki şekilde resmi şekil şartını sağlamaktadır: Sözleşmenin ya satış sözleşmesinde olduğu gibi tapu sicil müdürlüğü yetkililerince düzenlenmesi ve yine yetkililer huzurunda imzalanması yada noter tarafından düzenlenerek yine noter huzurunda imzalanması gerekmektedir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin tapu sicilinde şerh edilmesi, diğer bir anlatımla taşınmazına ilişkin, herkese açık tapu kayıtlarında üçüncü kişilere “bu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının devrini konu alan bir ön sözleşme” kurulmuş olduğunun bildirilmesi önemlidir.
Önemli Not: Uygulamada, aynı taşınmaz üzerinden birden çok taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kurulmakta ve alıcıların mağdur edildiği görülmektedir. Bunu engellenebilmesi ve sözleşmedeki alım hakkının üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmesini sağlamak adına tapuya ön alım sözleşmelerinin şerh düşülmesini ve bu sözleşme imzalanmadan önce ilgili tapudan taşınmaz üzerinde herhangi bir şerh olup olmadığını kontrol edilmesini tavsiye etmekteyiz.
|
iii. Alım Sözleşmesi
TMK madde 736 uyarınca taşınmaz sahibinin, bir kişiye taşınmazın alımı için hak tanıdığı sözleşmelere alım sözleşmesi denir. Alım sözleşmeleri uygulamada, taşınmazın henüz değil ancak ileri tarihte satın alacak alıcının hakkını güvenceye alınması, alıcının bir borcunu teminat altına alabilmek adına satıcı tarafından alıcıya alım hakkı tanınması veya sözleşmeye konu taşınmazın istenmeyen bir üçüncü kişi tarafından satın alınmasının engellenmesi için düzenlenebilmektedir. Alım sözleşmeleri, tıpkı taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri gibi resmi şekil şartına tabi olup tapu sicil müdürlüklerinde tapusicil müdür veya görevlilerince düzenlenmelidir. Her ne kadar Noterlik Kanunu, noterlere bu sözleşmenin düzenlenmesi için açıkça yetki tanımamış ise de hukukçular tarafından tartışmalı olmakla birlikte Yargıtay’a göre bu sözleşmelerin noterler tarafından da düzenlenmesi mümkündür.
iv. Geri Alım Sözleşmesi
TMK madde736 uyarınca geri alım sözleşmeleri, taşınmazın bir başkasına devri sonrasındaileri bir tarihte söz konusu taşınmazı devreden kişiye geri alma hakkı tanıyan sözleşmelerdir. Geri alım sözleşmesi ile kendisine geri alım hakkı tanınan taraf, sözleşme uyarınca ileriki bir tarihte taşınmaz sahibinin rızası olmadan, salt kendi beyanı ile geri alma hakkına sahip olacaktır. Uygulamada bu sözleşmeler çoğunlukla bir borcun teminat altına alınması maksadı ile kurulmaktadır. Geri alım sözleşmeleri de diğer taşınmaz satışı ile ilgili sözleşmelerde olduğu gibi resmi şekil şartına tabidir.
v. Önalım Sözleşmesi
TMK madde 732 ve 735 uyarınca bir taşınmazın sahibi tarafından satışa sunulduğu anda, üzerinde önalım hakkı bulunan kimsenin satışta öncelikli alıcı olma hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın temini için taraflar arasında önalım sözleşmesi imzalanır. Sözleşme ile esasında amaçlanan malikin satış niyeti şu an için olmasa da alıcı lehine ileri tarihli öncelikli alım hakkı tanınmasıdır. İmzalanacak bu sözleşmenin adi yazılı şekil ile düzenlenmesi yeterli olup yukarıda açıklanan diğer sözleşmeler gibi resmi şekil şartı bulunmamaktadır.
Önemli Not: Paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz üzerinde, geçerli bir paylı mülkiyet kurulmuş olduğu takdirde ayrıca bir işleme gerek olmaksızın önalım hakkı kendiliğinden doğmaktadır. İlgili önalım hakkı kişiye değil, paya bağlı hak niteliğini haizdir. Bu kapsamda paylı mülkiyetteki payın devri halinde önalım hakkı da devredilmiş olur. |
D. Taşınmaz Satışlarında Yarar ve Zararın Devri
TBK madde 208 uyarınca, taşınmaz satışlarında tescil anına kadar satılan taşınmazın yarar ve zararları satıcıya ait olacaktır. Tescil ne zaman gerçekleşirse taşınmazınyarar ve zararları da alıcıya devredilmiş olacaktır.
Ancak, taşınmazın teslimi tescilden sonraki bir tarihte gerçekleşecek ise burada yarar ve zarar tescil ile değil taşınmazın teslimi ile alıcıya geçecektir. Böylesi durumlar, genellikle inşaattan alınan, irtifaklı tapu devri gerçekleşen ancak yapı teslime elverişli olmadığı için ileriki bir tarihin teslim tarihi olarak kararlaştırıldığı inşaattan satış sözleşmelerinde karışımıza çıkmaktadır.
Önemli Not: Alıcı, taşınmazın tesliminden kaçınırsa, diğer bir anlatımla -temerrüde düşerse- teslim gerçekleşmişçesine yarar ve zarar alıcının üzerine geçmiş sayılacaktır. |
E. Tekeffül Halleri
i. Zapta Karşı Tekeffül: Taşınma zsatış sözleşmesi kurulduğu anda, taşınmaz üzerinde var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa, satıcı bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olacaktır. Zapta karşı tekeffül olarak da adlandırılan bu sorumluluk halinde, alıcının satış anında söz konusu elden alınma tehlikesinden haberdar ise artık satıcının sorumluluğuna gidilemeyecektir. Satıcı el koymaya sebep üçüncü kişi hakkını alıcıdan gizlemiş ise, sonradan açığa çıkan zapta karşı satıcının sorumluluğu -mevcutta bir sorumluluk reddi anlaşması olsa dahi- devam edecektir. Çoğunlukla herkese açık tapu sicilinde açıkça yer alan haklar ve kısıtlar, alıcıların ileride bu şekilde bir zapt ile karşı karşıya kalma riskine karşı uyarıcı niteliktedir.
Önemli Not: Herhangi bir taşınmaz alımı öncesinde alıcılara muhakkak tapu sicilinden ilgili taşınmaz üzerinde herhangi bir hak veya kısıtlama olup olmadığının kontrol ettirilmesi tavsiye edilmektedir. |
ii. Ayıba Karşı Tekeffül: Tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliğietkileyen, niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından dolayı da sorumlu olacaktır.
Önemli Not: Satıcının ayıptan haberdar olmaması, sorumluluktan kurtulması için yeterli olmamaktadır. |
TBK, satışa konu taşınmazın ölçülerinde farklılık nedeniyle satıcının sorumluluğunu da ayrıca düzenlemiştir. Tapu kütüğüne kayıtlı taşınmazlarda, tapu kayıtları satışa konu taşınmazın resmi bir ölçüme dayanılarak hesaplanan yüz ölçümü tutarını içeriyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ödemekle yükümlü olmayacaktır. Ancak satıcı, tapu sicili ile gerçekteki farklılığı bilmekte ve alıcıdan gizlemekte ise burada sorumluluktan kurtulması mümkün olmamaktadır.
Ölçüm herhangi bir resmi ölçüm metoduna dayanmamakta ise satıcı,taşınmazın vadettiği ölçüden düşük çıkması halinde alıcıya karşı sorumlu olacaktır. Burada belirtmek isteriz ki, devlet tarafından tutulan resmi tapusiciline ve yapılan resmi ölçüme güvenerek taşınmazın ölçülerini satışta beyaneden satıcının da yanlış ölçüm sebebiyle uğradığı zararı devletten isteme hakkı elbette vardır ancak her halükarda alıcının zararının tazmin edilmesi şarttır.
Satış konusu taşınmazda teslim anında açıkça belli olan ayıplariçin Yargıtay’ın görüşü iki günlük ihbar süresinin uygun olacağıdır. Ancak, taşınmazda olağan şekilde görülemeyecek bir ayıp varsa veya sonradan meydana çıkarsa budurum derhal satıcıya bildirilmelidir.
Satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğu tarafların aralarında anlaşması halinde kaldırılabilecektir. Yine de önemine binaen satıcının ağır kusurlu olması halinde; ayıbı gizlemesi veya ayıplı malın devrinde bir ihmal veya kast ile hareket etmesi gibi durumlarda sorumluluğu kaldıran anlaşmalar geçersiz sayılmaktadır.
F. Zamanaşımı
Bir yapının, ayıplı olmasından doğan davaların, mülkiyetin geçmesinden başlayarak TBK md. 244/3 uyarınca beş yıl içinde açılması gerekmektedir. Öte yandan satıcının ağır kusurlu olması halinde ise zaman aşımı 20 yıl olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin başlangıcında mülkiyetin geçme anı esas alınmalıdır.
Önemli Not: Taşınmazdaki ayıp belirli bir zaman sonra ya da belirli bir olayın gerçekleşmesiyle ortaya çıkıyorsa burada taşınmazdaki ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede) ihbar edilmelidir. |
Yargıtay’ın görüşüne göre, deprem ile birlikte taşınmazın ayıplı olduğu ortaya çıkmış ise buna ilişkin ihbarın dürüstlük kuralına uygun olacak şekilde yapılması gerekmektedir. Böylelikle, malik bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahip olacaktır.
G. Sonuç
Taşınmaz satış sözleşmelerine yönelik kanun koyucu tarafından belirli sınırlar çizilmiş ve resmi şekil şartı öngörülmüştür. Yukarıda da belirtildiği üzere taşınmaz satışları ve taşınmazlara ilişkin diğer sözleşmelerin hazırlanması, işlemlerin gerçekleştirilmesi esnasında yetkin bir avukattan destek alınması tarafların irade beyanlarının doğru yansıtılması, karşılıklı ilişkinin ve ihtilaf halinde izlenecek yolların belirlenmesi ile ileride herhangi bir hak kaybına uğramamak adına oldukça önem arz etmektedir.
HUKUKİ UYARILAR VE BİLDİRİMLER
1. Mesleki Düzenlemeler
DL Avukatlık Bürosu’nun avukatları İstanbul Barosu üyesi olup Avukat unvanını taşımaktadırlar ve İstanbul Barosu ile Türkiye Barolar Birliği tarafından çıkarılan mesleki düzenlemelere bağlı faaliyet göstermektedirler.
2. Hukuki Uyarı
Bu internet sitesinde yayımlanan içerikler sadece bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup herhangi bir şekilde hukuki görüş olarak kullanılmamalıdır. Bu site ve içerdiği bilgilerin avukat-müvekkil ilişkisi kurma amacı bulunmamaktadır. DL Avukatlık Bürosu ve avukatları doğru ve tam bilgi temin etmeyi amaçlamış olup, yayımlanan içerikler mevzuat değişikliği veya yeni tarihli yargı kararları nedeniyle güncelliğini yitirebilir ve yürürlükte olan yasal gelişmelerin son halini yansıtmayabilir. DL Avukatlık Bürosu bu internet sitesinde bulunan içerikleri dilediği zaman değiştirme ve gözden geçirme hakkını saklı tutar.
Bu internet sitesinde bulunan hiçbir içerik herhangi bir olaya özgülenebilecek hukuki danışmanlık yerine geçmez. Kullanıcı bu internet sitesine girerek, DL Avukatlık Bürosunu ve avukatlarını işbu internet sitesinde bulunan bilgilere dayanarak hareket etmesi sonucu meydana gelen herhangi bir zarar veya ziyandan sorumlu tutmayacağını kabul etmektedir.
Bu internet sitesinde yer alan tüm bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin Meslek Kuralları ve ilgili mevzuatına bağlı kalınarak ve ilgili mevzuatla reklam yasağına ilişkin düzenlemelere uygun olarak hazırlanmıştır. İnternet sitesini ziyareteden tüm kullanıcılar, Kullanım Koşulları'nda yer alan düzenlemeleri kabul etmiş sayılırlar.
3. Fikri Mülkiyet Hakları
Bu internet sitesinde yayımlanan içerikler DL Avukatlık Bürosu’nun malik veya lisans sahibi olduğu telif hakkı ve/veya diğer fikri mülkiyet hakları uyarınca koruma altındadır. İşbu internet sitesinin içeriği DL Avukatlık Bürosu’nun yazılı izni olmaksızın kısmen ya da tamamen kopyalanamaz, dağıtılamaz, kullanılamaz ya da değiştirilemez. Bu onay DL Avukatlık Bürosu ile info@dlhukuk.com adresinden iletişime geçilerek talep edilebilir.
4. Bağlantılar (Links)
İnternet sitesinin herhangi bir bölümüne DL Avukatlık Bürosu’nun yazılı ön onayı olmaksızın elektronik bağlantı (electronic link) verilemez. DL Avukatlık Bürosu, DL Avukatlık Bürosu internet sitesine yapılan elektronik bağlantıların kaldırılmasını talep etme hakkını saklı tutar.
İnternet sitemizin bir bölümü üçüncü kişilerin internet sitelerine atıfta bulunabilir ve üçüncü kişilere ait internet siteleri DL Avukatlık Bürosu’nun internet sitesine atıfta bulunabilir. DL Avukatlık Bürosu harici internet sitelerinin içeriğinden sorumlu tutulamaz.