1. Limited Şirketlerin Sona Erme Şekilleri
a. Şirket Esas Sözleşmesinde Yazılı Sebepler ile Sona Erme
Bilindiği üzere, emredici kanun hükümlerine aykırılık teşkil etmediği müddetçe şirketler esas sözleşmelerinde diledikleri düzenlemelere yer verebilmektedirler. Bu kapsamda, şirket esas sözleşmesinde TTK’da sayılan sona erme hallerinden farklı fesih ve infisah sebepleri öngörülebilmesi mümkündür. Örneğin; bir pay sahibinin ölmesi kural olarak bir fesih sebebi değil iken, esas sözleşmeye konulacak bir hüküm ile şirketin bu şekilde sona ermesi mümkün hale getirilebilir. Bunun yanında, şirketin üst üste üç yıl zarar etmesi, belirli kâr, ciro veya pazar payı hedeflerine ulaşamaması, işletme konusunun elde edilmesi veya edilmesinin imkansız hale gelmesi gibi sebepler esas sözleşmede sona erme sebepleri olarak kararlaştırılabilir. Söz konusu sebebin gerçekleşmesiyle birlikte, şirket, kendiliğinden infisah edebileceği gibi; sona erme pay sahibinin fesih bildiriminde bulunması şartına da bağlanabilir.
Şirket esas sözleşmesinde yer alan sona erme sebepleri pay sahipleri açısından bağlayıcı olup, şirketi sona erdiren sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda şüpheye düşen pay sahibi, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde bir tespit davası açarak durumu açığa kavuşturabilme imkanına sahiptir.
b. Genel Kurul Kararı ile Sona Erme
Limited şirketlerde payların temsil edildiği organ olan genel kurul, şirketin irade ve karar organı olarak gerekli gördüğünde şirketin sona erdirilmesi yönünde karar almaya her zaman yetkilidir. TTK’nın 636/1(b) maddesi uyarınca, limited şirketler, genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğuyla alınacak kararla sona erdirilebilmektedir. Bu halde şirket aşağıda detayları açıklanan tasfiye sürecine girmiş olmaktadır.
Sona erme kararına olumsuz oy kullanan ve muhalefetini toplantı tutanağına işleten pay sahibinin, TTK’nın 445. maddesi ve devamında düzenlenen, genel kurul kararlarının butlanı ve/veya iptalini sağlama yollarına başvurma hakkı saklıdır.
c. İflasın Açılması Sebebiyle Sona Erme
İflas, iflas organları tarafından alacaklıların alacağının tahsili amacıyla borçlunun tüm malvarlığı üzerinde gerçekleştirilen cebri bir tasfiye usulü olup, iflasın gerçekleşme koşulları 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile TTK’da düzenlenmiştir. TTK m. 636/1(c) uyarınca, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi tarafından verilen iflas kararının kesinleşmesiyle birlikte limited şirket, kararın kesinleştiği tarih itibariyle sona erer ve iflas tasfiyesi başlar. Bunun yanında, kesinleşen iflas kararı derhal yargı çevresindeki iflas dairesine bildirilir ve iflas dairesi, kararı kendiliğinden ve derhal ilgili kurum ve kuruluşlara gönderir ve ticaret siciline tescil ettirir.
d. Haklı Sebeplerin Varlığı Dolayısıyla Pay Sahiplerinden Birinin İstemi Üzerine Mahkeme Kararıyla Sona Erme
TTK’nın 636/3 maddesinde haklı sebeplerin varlığında, her pay sahibinin mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine, davacı pay sahibine payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı pay sahibinin şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği belirtilmiştir. Haklı sebeplerin varlığı dolayısıyla şirketin sona ermesi talebi, pay sahipleri tarafından şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açılacak dava neticesinde görülebilecektir. Pay sahibi, fesih davasını doğrudan limited şirket tüzel kişiliğine karşı açmakta olup, davanın açılması için herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.
Anonim şirketlerde azınlık pay sahiplerine tanınan bu hak, limited şirketlerde tüm pay sahiplerine verilmiştir. TTK’nın 636/3 maddesi, emredici nitelik taşımakta olduğundan, bu hakkın esas sözleşme ile veya genel kurul kararı ile kaldırılması veya şarta bağlanması mümkün değildir. Şirket pay sahibinin de bu hakkından feragat etmesine mümkün değildir.
Söz konusu hüküm, içeriğinde haklı sebep kavramının tanımını barındırmamaktadır. TTK’nın kollektif şirket başlığı altında yapılmış olan haklı sebep tanımı ile sürekli borç ilişkilerinin feshi konusunda doktrinde yapılan açıklamalar yol göstericidir. Bu bakımdan haklı sebep, tarafların arasındaki ilişkinin devamını çekilmez kılan her türlü somut olay olarak yorumlanabilir. Pay sahipleri arasındaki güven ilişkisinin sona ermesi, genel kurulun birçok kez ve TTK’ya aykırı şekilde toplantıya çağrılmaması, şirketin sürekli zarar etmesi, şirket kararlarının, sözleşmenin veya özellikle azınlık pay sahiplerinin olmak üzere pay sahipliği haklarının sürekli ihlali gibi durumlar haklı sebebe örnek teşkil edebilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/17528 ve K. 2015/12310 sayılı ve 19.11.2015 tarihli kararında belirtildiği üzere, haklı sebep kavramı yasada açıkça tanımlanmamış ise de her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen nedenlerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun mahkemece irdelenmesi gerekmektedir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi sebepler haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir. Pay sahipleri arasında fiziksel şiddet boyutuna varan eylemlerden kaynaklı adli vakaların yaşanması gibi durumlar şirketin feshi için haklı nedenin oluşmasına neden olmaktadır.
Pay sahibinin haklı sebep olarak ileri sürdüğü durumun niteliği başvurulacak olan şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi tarafından tespit edilecektir. Mahkeme, yapacağı değerlendirmede feshin son çare olması ilkesini göz önünde tutarak, feshi talep eden pay sahibi ile fesih halinde zarar görecek tüm pay sahiplerinin menfaatlerini karşılaştıracaktır. Mahkeme, şirketin devamının pay sahipleri bakımından daha olumlu olacağı sonucuna varırsa, fesih talebinde bulunan pay sahibinin şirketten çıkarılmasına karar verebilir veya duruma uygun düşen diğer bir çözüme hükmedebilir. Haklı sebebin varlığı dolayısıyla açılacak fesih davasında şirketin feshi hakimin karar verebileceği son çare olacaktır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2020/8247, K. 2022/1130 sayılı ve 15.02.2022 tarihli güncel kararı ile pay sahiplerinin ihmali neticesinde şirketin iyi yönetilememesi ve zarara uğraması durumunda davacının limited şirket ortaklığından çıkarılması mümkünken şirketin feshine karar verilmesinin doğru olmayacağı gerekçesine yer verilerek, şirketin on yıldır faal olmadığı, şirketin amacını gerçekleştirme olanağının ve ortakların bir araya gelme ihtimalinin kalmadığı ve şirketi faal hale getirecek bir girişimin olmadığı gerekçeleriyle şirketin feshine karar veren ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
e. Kanunda Öngörülmüş Olan Diğer Sona Erme Hallerinin Gerçekleşmesi ile Sona Erme
Şirket Organlarının Eksikliği ve Genel Kurulun Toplanamaması Sebebiyle Sona Erme: Şirketin kanunen bulunması zorunlu organlarından olan müdürler kurulu uzun süreden beri oluşturulamadıysa veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahiplerinden veya şirket alacaklılarından biri şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshini talep edebilir. Mahkeme bu durumda müdürleri dinleyerek şirketin TTK’ya uygun hale getirilmesi için belirli bir süre tayin eder. Durum bu süre içerisinde düzeltilmez ise şirketin feshine karar verir.
Sermaye Kaybı ve Borca Batıklık Hali: Limited şirketin son yıllık bilançosuna göre, şirket esas sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması (sermaye kaybı) şirketin sona ermesine yol açabilir. Aynı şekilde, şirketin borca batık olduğunun tespiti de şirket hakkında iflas kararı verilmesi ve şirketin sona ermesi ile sonuçlanabilir.
Birleşme ve Bölünme: Limited şirketlerin, TTK’nın 137 ve devamı maddeleri doğrultusunda “devrolunan şirket” olarak bir başka şirket veya kooperatifle birleşmesi halinde tüzel kişiliği sona ermektedir. TTK’nın 159. maddesine göre tam bölünme yoluyla devrolunan şirket sona ermekte ve sicilden terkini gerçekleşmektedir. Bu nedenle, bir limited şirketin devrolunan şirket olarak katıldığı birleşme işleminin veya, tam bölünme uygulanan ve devreden şirket olması halinde bölünme işleminin tamamlanması ve bu olguların tescil edilmesiyle birlikte sona ermektedir. Bu hallerde külli halefiyet ilkesi gereğince sona eren şirketin hak ve borçları devralan şirkete geçmektedir.
2. Sona Ermenin Tescil ve İlanı
TTK’nın 637. maddesi uyarınca, sona erme iflastan veya mahkeme kararından başkaca bir sebepten ileri gelmişse müdür, birden fazla müdürün bulunması halinde en az iki müdür, 15 gün içerisinde ilgili ticaret sicil müdürlüğüne başvurarak sona ermenin tescil ve ilanını talep eder. Sona ermenin iflas veya mahkeme kararı ile meydana gelmesi durumunda ise tescil işlemi, mahkemenin kararı ve/veya iflas idaresinin talebi doğrultusunda ticaret sicili müdürlüğü tarafından resen yapılır. Genel kurul tarafından alınacak bir karar ile sona erme halinde ise, TTK’nın tasfiyeye ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
3. Sona Ermenin Sonuçları
TTK’nın 643. maddesi uyarınca, limited şirketlerin sona ermesinin sonuçlarına tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin TTK’nın 536. maddesi ve devamındaki hükümler uygulanmaktadır.
Tasfiye, sona erme sebeplerinden birinin ortaya çıkması ile başlayan ve şirketin ticaret sicilinden silinerek tüzel kişiliğinin son bulması ile sonuçlanan bir süreci ifade etmektedir. Tasfiyeye giren şirket, tasfiye sürecinin tamamlanmasına değin tüzel kişiliğini “tasfiye halinde” ibaresi eklenen ticari unvanı altında devam ettirmektedir. Tasfiyeye girişin sicil tarafından tescili ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmasının ardından, şirketin alacaklılarına yönelik olarak bir haftalık aralıklarla üç ilanın yayımlanması gerekmektedir. Alacaklılara yapılan üçüncü ilanın ardından tasfiyeye giren şirketin tasfiye sonu işlemlerinin tamamlanabilmesi için TTK’nın 543. Maddesi gereğince 3 aylık bir bekleme süresinin beklenmesi gerekmektedir. Tasfiye sonu işlemlerinden önce, tasfiyeye giren şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, şirketi tasfiye ile ilgili işlemlerde temsil etmek ve kanunda öngörülen diğer işleri yürütmek üzere en az bir tasfiye memuru atanmaktadır. Atanan bu tasfiye memuru ise şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelemek, şirket malvarlığını ve finansal durumunu gösteren envanter ile bilanço düzenlemek ve genel kurulun onayına sunmak, gerektiğinde pay bedellerinin ödenmemiş kısımlarını tahsil etmek, varsa şirketin mevcut sözleşmelerini sona erdirmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket borçlarını ifa etmek gibi işlemleri yürütmektedir.
Tasfiye memuru tarafından söz konusu işlemlerin tamamlanmasını takiben kalan bir varlık bulunması halinde (tasfiye artığı) ise bu varlık esas sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı müddetçe pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılmaktadır. Tasfiye sonu işlemlerinin tamamlanmasının ardından tasfiye memuru tarafından şirketin ticari unvanının sicilden terkini ve söz konusu durumun Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilanı ilgili ticaret sicil müdürlüğünden talep edilir.
HUKUKİ UYARILAR VE BİLDİRİMLER
1. Mesleki Düzenlemeler
DL Avukatlık Bürosu’nun avukatları İstanbul Barosu üyesi olup Avukat unvanını taşımaktadırlar ve İstanbul Barosu ile Türkiye Barolar Birliği tarafından çıkarılan mesleki düzenlemelere bağlı faaliyet göstermektedirler.
2. Hukuki Uyarı
Bu internet sitesinde yayımlanan içerikler sadece bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup herhangi bir şekilde hukuki görüş olarak kullanılmamalıdır. Bu site ve içerdiği bilgilerin avukat-müvekkil ilişkisi kurma amacı bulunmamaktadır. DL Avukatlık Bürosu ve avukatları doğru ve tam bilgi temin etmeyi amaçlamış olup, yayımlanan içerikler mevzuat değişikliği veya yeni tarihli yargı kararları nedeniyle güncelliğini yitirebilir ve yürürlükte olan yasal gelişmelerin son halini yansıtmayabilir. DL Avukatlık Bürosu bu internet sitesinde bulunan içerikleri dilediği zaman değiştirme ve gözden geçirme hakkını saklı tutar.
Bu internet sitesinde bulunan hiçbir içerik herhangi bir olaya özgülenebilecek hukuki danışmanlık yerine geçmez. Kullanıcı bu internet sitesine girerek, DL Avukatlık Bürosunu ve avukatlarını işbu internet sitesinde bulunan bilgilere dayanarak hareket etmesi sonucu meydana gelen herhangi bir zarar veya ziyandan sorumlu tutmayacağını kabul etmektedir.
Bu internet sitesinde yer alan tüm bilgiler, Türkiye Barolar Birliği’nin Meslek Kuralları ve ilgili mevzuatına bağlı kalınarak ve ilgili mevzuatla reklam yasağına ilişkin düzenlemelere uygun olarak hazırlanmıştır. İnternet sitesini ziyareteden tüm kullanıcılar, Kullanım Koşulları'nda yer alan düzenlemeleri kabul etmiş sayılırlar.
3. Fikri Mülkiyet Hakları
Bu internet sitesinde yayımlanan içerikler DL Avukatlık Bürosu’nun malik veya lisans sahibi olduğu telif hakkı ve/veya diğer fikri mülkiyet hakları uyarınca koruma altındadır. İşbu internet sitesinin içeriği DL Avukatlık Bürosu’nun yazılı izni olmaksızın kısmen ya da tamamen kopyalanamaz, dağıtılamaz, kullanılamaz ya da değiştirilemez. Bu onay DL Avukatlık Bürosu ile info@dlhukuk.com adresinden iletişime geçilerek talep edilebilir.
4. Bağlantılar (Links)
İnternet sitesinin herhangi bir bölümüne DL Avukatlık Bürosu’nun yazılı ön onayı olmaksızın elektronik bağlantı (electronic link) verilemez. DL Avukatlık Bürosu, DL Avukatlık Bürosu internet sitesine yapılan elektronik bağlantıların kaldırılmasını talep etme hakkını saklı tutar.
İnternet sitemizin bir bölümü üçüncü kişilerin internet sitelerine atıfta bulunabilir ve üçüncü kişilere ait internet siteleri DL Avukatlık Bürosu’nun internet sitesine atıfta bulunabilir. DL Avukatlık Bürosu harici internet sitelerinin içeriğinden sorumlu tutulamaz.